Her 10 çocuktan 1’i disleksili! Zekâ geriliği değil öğrenme farklılığı
Ozan Ömer Kadüker - Okuma, yazma ve dil becerilerinde zorluk yaşamasına neden olan disleksi, zekâ geriliğiyle karıştırılıyor, çocuklar tembellikle suçlanıyor. Her 10 çocuktan birinde görülen disleksi, doğru teşhis edilmediği takdirde, bireylerin yaşamları boyunca ciddi zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Konuyla ilgili merak edilenleri Türkiye Disleksi Vakfı Başkanı Dr. Psikolog Elif Yavuz’a sorduk: Tersten okuma... - Araştırmalar disleksiye sahip çocukların oranının yaklaşık yüzde 5-10 arasında olduğunu gösteriyor. Bu da her 10 çocuktan 1’inin disleksiye sahip olduğunu ifade eder. Ancak, bilinç eksiklikleri ve erken teşhisin zorlukları nedeniyle bu oran daha yüksek olabilir. - Disleksi, genellikle çocuk okuma, yazma veya kelimeleri doğru telaffuz etme konusunda zorluklar yaşadığında fark edilir. Erken belirtiler arasında; harfleri veya kelimeleri tersten okuma, okurken sıklıkla duraklamalar, yazmada harf ve kelime yanlışlıkları, başkalarının okuma hızına yetişememe, kelimeleri ezberlemede zorluk yaşama gibi durumlar sayılabilir. Zihinsel yükleri fazla olduğu için, özellikle yazılı sınavlar, bu çocuklar için büyük bir stres kaynağı olabilir. - Teşhis süreci, genellikle bir uzman psikolog veya pedagojik değerlendirme yapan uzmanlar tarafından başlatılır. İlk adımda çocukla yapılan standart testler, okul performansı ve gözlemler dikkate alınır. İlerleyen süreçte psikolojik testler, dikkat ve bellek analizleri, zekâ testi ve okuma-yazma becerilerini ölçen değerlendirmeler yapılır. - Disleksiye sahip çocuklar, öğrenme güçlükleri nedeniyle özgüven kaybı yaşayabilirler. Okulda yaşadıkları zorluklar, yaşıtlarıyla sosyal ilişkilerinde de sıkıntılar yaratabilir. Başarısızlık hissi, depresyon, anksiyete ve düşük benlik saygısına yol açabilir. Ayrıca, akranlarıyla aralarındaki farklar, dışlanma ve etiketlenme gibi psikolojik etkiler yaratabilir. Doğru eğitim önemli Disleksinin zekâ geriliği olduğu, sadece erkeklerde görüldüğü gibi pek çok yanlış inanış var. Doğru bilinen yanlışlarla ilgili Yavuz şunları kaydetti: “Disleksi tedavi edilemez, ancak doğru eğitim ve destekle çocukların okuma, yazma ve öğrenme becerileri geliştirilebilir. Erken teşhis ve müdahale çok önemlidir. Disleksiye sahip çocuklar tembel değildir. Aksine, çok daha fazla çaba harcarlar, ancak zorlukları aşmak daha uzun sürebilir. Bu da onların daha çok yorulmalarına neden olabilir. Disleksi her 2 cinsiyette de görülebilir.” Öğrencilerin yarısı sosyal medya bağımlısı İlke Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM), “Dijital Bağımlılık ve Eğitim: Sorunlar, Eğilimler ve Politika Önerileri” başlıklı rapor yayımladı. Prof. Dr. Yavuz Samur ve Zeynep Yalçıntaş tarafından yazılan, Doç. Dr. Ayhan Öz’ün editörlüğünü üstlendiği rapordan öne çıkanlar şöyle: - Lise öğrencilerinin yüzde 50’si sosyal medya bağımlılığı riski taşıyor. - Ortaokul öğrencilerinin yüzde 35’i sosyal medya bağımlılığı açısından risk grubunda. - Her 4 öğrenciden 1’i dijital oyun bağımlılığı tehlikesiyle karşı karşıya. - Uzun süre ekran başında kalmak, dikkat eksikliği, uyku bozuklukları ve yalnızlık hissini artırıyor. - Teknoloji kullanımının yaygınlaşmasıyla dijital bağımlılık, çocukların bilişsel gelişimlerini, akademik başarılarını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen bir risk faktörü haline geldi.


Ozan Ömer Kadüker - Okuma, yazma ve dil becerilerinde zorluk yaşamasına neden olan disleksi, zekâ geriliğiyle karıştırılıyor, çocuklar tembellikle suçlanıyor. Her 10 çocuktan birinde görülen disleksi, doğru teşhis edilmediği takdirde, bireylerin yaşamları boyunca ciddi zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Konuyla ilgili merak edilenleri Türkiye Disleksi Vakfı Başkanı Dr. Psikolog Elif Yavuz’a sorduk:
Tersten okuma...
- Araştırmalar disleksiye sahip çocukların oranının yaklaşık yüzde 5-10 arasında olduğunu gösteriyor. Bu da her 10 çocuktan 1’inin disleksiye sahip olduğunu ifade eder. Ancak, bilinç eksiklikleri ve erken teşhisin zorlukları nedeniyle bu oran daha yüksek olabilir.
- Disleksi, genellikle çocuk okuma, yazma veya kelimeleri doğru telaffuz etme konusunda zorluklar yaşadığında fark edilir. Erken belirtiler arasında; harfleri veya kelimeleri tersten okuma, okurken sıklıkla duraklamalar, yazmada harf ve kelime yanlışlıkları, başkalarının okuma hızına yetişememe, kelimeleri ezberlemede zorluk yaşama gibi durumlar sayılabilir. Zihinsel yükleri fazla olduğu için, özellikle yazılı sınavlar, bu çocuklar için büyük bir stres kaynağı olabilir.
- Teşhis süreci, genellikle bir uzman psikolog veya pedagojik değerlendirme yapan uzmanlar tarafından başlatılır. İlk adımda çocukla yapılan standart testler, okul performansı ve gözlemler dikkate alınır. İlerleyen süreçte psikolojik testler, dikkat ve bellek analizleri, zekâ testi ve okuma-yazma becerilerini ölçen değerlendirmeler yapılır.
- Disleksiye sahip çocuklar, öğrenme güçlükleri nedeniyle özgüven kaybı yaşayabilirler. Okulda yaşadıkları zorluklar, yaşıtlarıyla sosyal ilişkilerinde de sıkıntılar yaratabilir. Başarısızlık hissi, depresyon, anksiyete ve düşük benlik saygısına yol açabilir. Ayrıca, akranlarıyla aralarındaki farklar, dışlanma ve etiketlenme gibi psikolojik etkiler yaratabilir.
Doğru eğitim önemli
Disleksinin zekâ geriliği olduğu, sadece erkeklerde görüldüğü gibi pek çok yanlış inanış var. Doğru bilinen yanlışlarla ilgili Yavuz şunları kaydetti: “Disleksi tedavi edilemez, ancak doğru eğitim ve destekle çocukların okuma, yazma ve öğrenme becerileri geliştirilebilir. Erken teşhis ve müdahale çok önemlidir. Disleksiye sahip çocuklar tembel değildir. Aksine, çok daha fazla çaba harcarlar, ancak zorlukları aşmak daha uzun sürebilir. Bu da onların daha çok yorulmalarına neden olabilir. Disleksi her 2 cinsiyette de görülebilir.”
Öğrencilerin yarısı sosyal medya bağımlısı
İlke Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM), “Dijital Bağımlılık ve Eğitim: Sorunlar, Eğilimler ve Politika Önerileri” başlıklı rapor yayımladı. Prof. Dr. Yavuz Samur ve Zeynep Yalçıntaş tarafından yazılan, Doç. Dr. Ayhan Öz’ün editörlüğünü üstlendiği rapordan öne çıkanlar şöyle:
- Lise öğrencilerinin yüzde 50’si sosyal medya bağımlılığı riski taşıyor.
- Ortaokul öğrencilerinin yüzde 35’i sosyal medya bağımlılığı açısından risk grubunda.
- Her 4 öğrenciden 1’i dijital oyun bağımlılığı tehlikesiyle karşı karşıya.
- Uzun süre ekran başında kalmak, dikkat eksikliği, uyku bozuklukları ve yalnızlık hissini artırıyor.
- Teknoloji kullanımının yaygınlaşmasıyla dijital bağımlılık, çocukların bilişsel gelişimlerini, akademik başarılarını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen bir risk faktörü haline geldi.
Tepkiniz Nedir?






